Bugüne kadar zaman kavramı hakkında çok şey yazılıp çizildi. Büyüklerimiz zamanın değerini uzun uzun anlattı. Filozoflar, önemli sözleriyle bu konuya dikkat çekti. Şimdi öyle bir kafe düşünün ki, bugüne kadar anlatılan tüm zaman kavramlarını yok etsin, bitirsin... Geçtiğimiz günlerde Kadıköy Yeldeğirmeni'nde Anti Cafe isimli bir mekanda kahve içtim. Hesabı ödemek istediğimde, "Hesabınız yok efendim" cevabını aldım. Benden para almıyorlar sanıp "Öyle şey olmaz, hayatta kabul etmem" diye çıkıştım. Demesinler mi, "Burada yeme-içme bedava, zaman paralı" diye. Hayatımda görmedim böyle şey! Meğer kafede servis edilen hiçbir şeye para ödemiyor, mekanda bulunduğunuz zaman için para ödüyormuşsunuz.

LONDRA'DA DA VAR
'Nasıl ya! Şimdi bu mekan kar mı, zarar mı ediyor?' diye düşünürken, çevredeki birkaç kişiyle konuştum. "Buraya sık gelir misiniz?" diye sorduğumda, "Sıkıldık artık Starbucks'ta oturmaktan, burası ev gibi" yanıtını aldım. Kafeyi ofis olarak kullananlar, evindeki rahatlığı bulanlar, dışarıdan yemeğiyle gelenler... Hepsi burada sosyalleşiyor. Üstelik hiçbir garson, başınızda bekleyip 'kalk artık, başkası otursun' bakışı da atmıyor. Kafede çalışmanız için kağıt-kalem de var, araştırma için bilgisayar da... Müzikseverler için aletler bile var. Mekanda bir saat oturduğunuzda, bir kahveye denk gelen bir ücret ödüyorsunuz. Bu mekan, Rusya'nın birçok noktasında bulunuyormuş. Rusya'dan sonra Londra'da Ziferblat Cafe'yi açan ekip, İngilizler'in pahalı kafelere isyan etmesi sonucu epey ilgi görmüş. Türkiye'de fiyatlar; bir saat için 10 lira, ikinci saatten sonra 7 lira. İsterseniz 30 liraya sabahtan akşama yemek yiyerek oturabilirsiniz. Kafenin tek bir kötü yanı var; giderken bulaşıkları makineye dizmek... Zamanı satın almak çok keyifliymiş. 'Parasıyla değil mi kardeşim!' diye efelenen herkesi Anti Cafe'ye davet ediyorum.